ÖKKEŞ SERİSİ- Muzaffer İzgü
İlkokula giderken öğretmenim sayesinde tanıştım Ökkeş ile. Öğretmenim kitabı ilk verdiğinde memnun olmamıştım. Her çocuk gibi futbola çok düşkündüm ve o nedenle “Ökkeş Maçta” kitabını istiyordum. O ise bana “Ökkeş Lunaparkta” kitabını vermişti. Arkasından da ekledi:
-Onu da vereceğim, merak etme! Hepsini okuyacaksın.
Ağlamaklı bir ifade ve büzülmüş dudaklarımla kitabı aldım. Eve gider gitmez başladım okumaya. Başlamamla bitirmem bir oldu. O kadar keyif aldım ki… Ökkeş’in babasına seslenirken “Buba!” demesi çok hoşuma gitmişti. Uzun bir süre babama “Buba!” diye seslendiğimi onun da bana gülerek karşılık verdiğini hatırlıyorum.
Ertesi gün öğretmenimden Ökkeş Maçta kitabını istemiştim. Beklemem gerektiğini, serinin diğer kitaplarını arkadaşlarıma dağıttığını ve onlar da okuyunca dönüşümlü olarak kitapları okuyacağımı söylemişti.
Arkadaşlarım kitabı en erken üç dört günde bitirirken ben aldığım gün okuyordum. Diğer kitapların gelmesini beklemek benim için işkenceydi ama yapacak bir şey de yoktu.
Ökkeş Lunaparkta, Ökkeş Denizde, Ökkeş Kapıcı, Ökkeş Dolmuşçu derken Ökkeş Maçta, Ökkeş İşportacı fark etmiyor, bir çırpıda aldığım kitapları bitiriyordum. Her bir macerada kendimi Ökkeş’in yerine koyuyordum. Sanki Ökkeş değil de ben yaşıyordum anlatılanları. Kimi zaman köyde kimi zaman şehirde yaşıyordum. Her kitapta farklı olaylar, farklı kişiler… Ökkeş’in saf halleri çok güldürüyordu.
Küçükken okuduğum ve hiçbir zaman unutmadığım Ökkeş’i yıllar sonra öğrencilerime de okutuyorum. Hepsi de benim yaşadığım duyguları yaşıyor, heyecanla anlatıyor ve Ökkeş serisinin diğer kitaplarını istiyorlar benden.
Düşünüyorum da, her nesilde aynı tadı bırakan, hiç sıkılmadan okunabilen, hiciv ve mizahı bir arada tutan, okurken eğlendiren, eğlendirirken düşündüren, düşünürken eğiten bir eseri ancak Muzaffer İzgü gibi bir yazar oluşturabilir. Bu nedenle Muzaffer İzgü’nün bu özelliklerini çok iyi bir şekilde yansıttığı Ökkeş serisini şiddetle tavsiye ediyorum. Sadece çocuklara değil, yetişkinlere de… Çünkü Ökkeş’te verilmek istenen mesajlar öykülerin içine ustaca gömülmüş. Bu yüzden hiç sıkılmıyorsunuz. İçten, doğal ve yerel söyleyişlerle bezenmiş dili ve anlatımı da sürekli okuma isteği yaratıyor.
Ökkeş serisini okumuş olanların yeniden okuması, okumayanların da bir an evvel okuması dileğiyle…
Bu arada kitabın yeni baskılarında kullanılan kapak tasarımını da beğenmediğimi belirteyim. Benim ilkokulda okuduğum kitapların kapakları daha güzeldi. Sizce?
Aşağıya eski kapağından bir örnek ekliyorum.
Merak edenler için serinin diğer kitapları:
ÖKKEŞ BAHÇIVAN: 112 sayfa
ÖKKEŞ BALIK AVINDA: 112 sayfa
ÖKKEŞ DENİZDE: 80 sayfa
ÖKKEŞ DOLMUŞÇU: 96 sayfa
ÖKKEŞ İŞPORTACI: 112 sayfa
ÖKKEŞ KAPICI: 112 sayfa
ÖKKEŞ KURT AVINDA: 80 sayfa
ÖKKEŞ LUNAPARKTA: 96 sayfa
ÖKKEŞ MAÇTA: 96 sayfa
ÖKKEŞ OTOPARKTA: 112 sayfa