19 MAYIS

Eskiden statlarda 19 Mayıs gösterileri yapılır, herkes gösterileri izlemeye giderdi. Kadın-erkek, yaşlı-genç, çocuk-yetişkin hepimizin içini bir sevinç kaplar, bayramı coşkuyla yaşar ve yapılan gösterileri ilgiyle izlerdik. Özellikle lise öğrencilerinin gösterileri nefesimizi keserdi. Hele üst üste çıkıp yaptıkları kule gösterileri ve en üstteki öğrencilerin koyunlarından bayrak çıkarıp açmaları bir başkaydı. Uzun yıllardır bu kutlamalara hasretiz. Her 19 Mayıs geldiğinde bu eskiye özlem içimi sızlatıyor, kalbimi acıtıyor. Bu durumdan çok rahatsızım. Bir de üstüne salgın başladı.

Bayramı ikinci kez salgının gölgesinde kutlamak zorunda kalıyoruz. Dolayısıyla da yapacaklarımız kısıtlı… Evet, sosyal medyadan yaptığımız paylaşımlarla 19 Mayıs sevgimizi diri tutmaya çalışıyoruz. Ay yıldızlı bayrağımızı evlerimize asarak sevgimizi ifade ediyoruz. Kendini ifade edebilenlere ve korkmadan içindekileri haykıranlara selam olsun! Ancak bir yandan da içimi kemiren, beni rahatsız eden başka bir durum da var. Hep aynı paylaşımları görüyor, birbirinin kopyası metinleri sayfamızdan yayınlıyoruz. Sanki 19 Mayıs’ın öneminin farkındayız ama anlamını kaçırıyormuşuz gibi geliyor.

Televizyonda izledim. Bazı vatandaşlar bayramın adını bile tam olarak bilmiyor. “19 Mayıs Bayramı” diyorlar. Devamını getiremiyorlar. “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” diyenlerin sayısı çok az. Atatürk’ün gençliğe verdiği önemin farkında değiller. Bu bayramın en önemli değerlerinden biri gençliğe armağan edilmesi… Gençlerimizin kendilerine güvenmeleri, geleceğe güvenle bakabilmeleri ve arkalarından yetişenlere de bu meşaleyi gururla devretmeleri… Bunun ne kadar farkındayız? Büyüklerimizin bize verdiği meşaleyi biz de yeni nesillere hakkıyla verebiliyor muyuz? Sanırım bu yönden iyiye gitmiyoruz.

Bağımsızlık mücadelemiz ve bu mücadele sırasında yaşadığımız zorluklar ile ülkemizi bekleyen iç ve dış tehlikeler göz önünde bulundurulduğunda Atatürk’ün gençliğe neden bu kadar önem verdiği daha iyi anlaşılıyor. Kurtuluş Savaşı yıllarında eksikliğini çokça hissettiğimiz genç nüfusun önemi yıllar geçtikçe daha da artıyor. Çünkü dünya siyasetindeki belirsizlik; cumhuriyete karşı hem içeride hem de dışarıda kurulan komplolar; yapılan sosyal, kültürel ve ekonomik hamleler ve salgın hastalıklar bizleri Milli Mücadele Dönemi kadar zor bir dönemin beklediğini gösteriyor. Atatürk, geçmişten bu yana devam eden bu sorunların aşılmasında gençlere, onların enerjilerine ve en önemlisi gençlerin cumhuriyete ve yapılan inkılâplara duyduğu sadakate güvenmişti. Ne kadar haklıymış değil mi? Her konuda olduğu gibi…

Atatürk’ün Türk gençliğine duyduğu güveni koruyup yaşatmalı ve sahip olduğumuz genç nüfusun enerjisini diri tutmalıyız. Çünkü ülkemizin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik koşullar, uluslararası ilişkilerde yaşanan önemli gelişmeler Türk gençliğine Milli Mücadele yıllarında olduğu gibi yine önemli sorumluluklar yüklemektedir.

Daha önceki yazılarımda da belirtmiştim. Ne var ki gençlerimizin bir kısmı bu sorumluluğu yüklenebilecek bir birikime sahip değil ya da eğitim politikamızdaki yapılan hatalar bu konuda yeterince başarılı olamadığımızı gösteriyor. Gençlerimizin bir kısmı da sorumluluğa talip olmakla birlikte ne yapması gerektiğini bilememekte. Dolayısıyla gençlerimize doğru hedefler belirlemek, bu hedeflere ulaşabilmeleri için yol göstermek çok büyük önem taşımaktadır. Bu, hem gençlerimizin kişisel gelişimleri hem de ülkemizin geleceği açısından herkesin üstlenmesi gereken bir görevdir. Bu onurlu görevi üstlenmek için yola çıkanların ilk yapması gereken, gençlerimizi Atatürk’ün yoluna yönlendirmektir. Onlara, Atatürk’ün hayatını hepimize ezberlettirilen şekliyle değil, fikirleri, davranışları ve ondaki milliyetçi duyguları aşılayarak vermektir. Atatürk’ü doğru tanımak ve tanıtmak ile onun gösterdiği yolu doğru anlatmak zorundayız. “En büyük...” nidaları ile başlayan sıradan sözleri ezberletmek değil, onun milli ve manevi değerlerine bağlı, dürüst, vicdanlı, akılcı, ileri görüşlü, cesur, mert, mütevazı, adil, gerçek bir Türk milliyetçisi olduğunu gençlere kavratmalıyız. Atatürk, vatan ve millet sevgisini öncelikli tutan; medeni toplumlar seviyesine ulaşmayı hedefleyen, aynı zamanda da bu toplumları taklit etmekten kaçınan, kendi kültürümüze ve tarihimize sahip çıkan; ayrıştırıcı, bölücü değil, birleştirici ve bütünleştirici bir hayat görüşüne sahip gençler yetiştirmek için çalışmalıyız. Yakasına rozet takarak Atatürkçü olunmayacağını bilen, ona yapılan her saldırıda dik duran ve asla pes etmeyen bir gençlik oluşturmalıyız. Gençlerimizin siyasi ve ideolojik konuların içinde kaybolmaması için çalışmalı; makam sevdasının ve kişisel menfaatlerin ön planda tutulmadığı, liyakatli bir sistemin içinde eğitim almalarını sağlamalıyız.

Gençlerimize, gençliğimize güveniyoruz.

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun!

Sağlıkla, huzurla ve mutlulukla daha nice “19 Mayıslar” yaşamak dileğiyle…

Sayılarla Ben

0
0
0